Payitaht Abdülhamid sürgün edildiği Selanik Alatini Köşkü’den ne zaman İstanbul Beylerbeyi Sarayına getirildi?
Fullafk.com – Trt 1’de yayınlanan Payitaht Abdülhamit dizisi 136.bölümde 31 Mart vakasından sonra sürgün edilip Yunanistan’ın Selanik Şehrindeki Kırmızı tuğlaları ile hemen göze çarpan melez üslûp ile inşa edilmiş Alatini Köşkünden Balkan savaşının çıkması sebebiyle İstanbul’a geri sürgüne götürülüyor. Alatini Köşkü bugün Yunanistan’ın Makedonya Eyalet Valiliği tarafından kullanılıyor. Sultan II. Abdülhamit’in tahtından indirilerek herkesten tecrit edildiği bu köşkteki ikameti sırasında, Osmanlı Devleti’ni yıkıma götürecek hatalar serisinin ilk kısmı cereyan etti. Bu manada Alâtini Köşk’ü, Yıldız Sarayı’ndan apar topar gönderildikten sonra, Sultan ve ailesimim hazin hayatı hakkında önemli hatıralar taşıyor. Abdülhamid, 1912’de Balkan Savaşının başlaması ile birlikte İstanbul’daki Beylerbeyi Sarayı’na getirildi. 10 Şubat 1918’de İstanbul’da öldü. Mezarı, büyük babası için Divanyolu’nda yaptırılmış Sultan II. Mahmut Türbesi’nde bulunmaktadır.
Abdülhamit Han’ın kızı Ayşe Osmanoğlu Sürgün Yılları Hatırası
Ulu Hakan Abdülhamit Han’ın kızı Ayşe Osmanoğlu, ‘Babam Abdülhamit’ adlı kitabında, Selanik’teki sürgün yıllarını yürek yakan bir dille anlatır. Selanik’e gelir gelmez, şâşaalı saray hayatının artık gerilerde kaldığı uzun sürmeden hissettirilir onlara. Köşke girer girmez kapıların üstüne kapatılması, kepenkleri kapalı boş odalarda birer hapis olarak kalacaklarının habercisidir.
Mahdumları ve sultanın eşi olan kadın efendiler, mobilyasız odalarda yatacak döşek bulamamalarına çok içerlemiştir. İlk gün yakınlarda bir otelden getirilmiş kirli yorgan ve nevresimler içinde yatarak idare ederler. Saraydan getirilen çamaşırlar İttihatçılar tarafından ayıklanmış ve en eski olanları bavullara konulmuştur. En temiz görünenleri sultanın kullanması için tahsis edilir ve kalan kıymetli eşyalarının kendilerine ulaşması için dua etmekten başka bir çare kalmamıştır. Çocuklarının bu durumuna şahit olan devrik sultan ise bir baba olarak mahcubiyet duymakta ve her vesile ile ailesini teselli etmeye çalışmaktadır.
Alatini Köşkü Nerede, ne Zaman yapıldı ve kime aittir?
Sultan 2. Abdülhamit Han’ın 1909 yılında sürgün edildiği köşk Selaniğin ileri gelen ailelerinden Alatini’lerden olan Yahudi fabrikatör Georgio Alatini tarafından 19. yüzyılda inşaa ettirilmiştir. Yapılan köşk Selanik’teki Musevi varlığını sürdüren en önemli sivil mimari tarzı yapıların başında gelmektedir. Alatini ailesi, Selanik’te farklı sanayi dallarında yaptıkları yatırımlarla şehrin önde gelen ailelerinden biriydi.
Osmanlı İmparatorluğununda batılı devletler ve masonlarla işbirliği yapan İttihat Terakki Cemiyeti tarafından 1909 yılında tahttan indirilen II. Abdülhamid, cemiyetin kalesi olan Selanik’e sürgün edildiğinde Alatini Köşküne sürgün edilmiştir.
Şimdilerde Yunanistan’ın Selanik Valiliği’ne ev sahipliği yapan üç katlı Alatini Villası, bilinen en yakın Selanik Belediyesi’nin doğusunda (Vasilisis Olgas Caddesi) Depo bölgesindedir.
Sultan Abdülhamid’i ne zaman sürgüne gönderiyorlar?
Sultan Abdülhamit’in eşi olan Behice Sultan’ın 1967 yılında İtalya’nın Napoli şehrinde Nurullah Yıldız ile yaptığı mülakatlardan derlenmiş olan hatıratları “Bir Pazar akşamı saat 19.30 da yine aynı merdivenlerden çıkıyorum. Bugün işiteceklerimin heyecanı içindeyim. Yanımda bir de kitap götürdüm. Bu kitap, lisede dersimize gelen Hüseyn Hilmi Işık efendinin yazdığı ve bana hediyesi olan Seadet-i Ebediye adındaki kitap idi. Eve girdim. İhtiyar sultan efendinin elini öptüm. “Oğlum, bugünlerde pek iyi değilim” diyordu. “ Şimdi senden bahsediyorduk, sen geldin” dedi. Biraz elimdeki kitaptan bahsettim ve kitabın sonunda bulunan Sultan Abdülhamîd Han’ın hayatını okumağa başladım. Hayretten dona kaldılar. Ve her satırı için “Doğru, aynen böyledir!” diyorlardı. Hele Hareket ordusunun İstanbul’a gelişi bahsinde şunları anlattılar:”
Payitaht Abdülhamid’de 2. Abdülhamid sürgün edildiği Selanik Alatini Köşkü’den ne zaman İstanbul Beylerbeyi Sarayına getirildi?
Abdülhamid, 1912’de Balkan Savaşının başlaması ile birlikte İstanbul’daki Beylerbeyi Sarayı’na getirildi. 10 Şubat 1918’de İstanbul’da öldü. Mezarı, büyük babası için Divanyolu’nda yaptırılmış Sultan II. Mahmut Türbesi’nde bulunmaktadır.
“Hepimiz Yıldız Sarayın’daydık. Sağımıza solumuza kurşunlar yağıyordu. Harem ağaları aman gürültü yapmayın, ortalarda dolaşmayın diyorlardı. Ne hikmetse hiç birimize bir şey isabet etmiyordu. İçeride muhafız askerlerin olduğunu zannediyorlardı. Cennet mekan çok üzülüyor ve sıkılıyordu. Kaç kere kendisine teklif ettiler, “İzin verin, bunları def edelim” dediler. Fakat o, her zaman “Nefsim için tek bir vatandaşımın burnunun kanamasına râzı olmam, kaldı ki kan dökülmesi.. Bırakın, dokunmayın” diyorlardı.
Ve bir taraftan da eşyalarını hazırlıyor, toplanıyordu. Çırağan sarayına taşınacağını ümit ediyordu. Kardeşi Sultan Beşinci Murad da aklını kaçırdıktan sonra orada kalmıştı. Hiç aklına gelmezdi ki onu Selânik’e çıkaracaklar… Bir gece yarısı aniden sarayın bütün kapıları kapandı. Sadece o anda ayakta olan hanımları üstlerindeki elbiseleriyle ve Cennetmekan da orada üzerine aldığı bir elbisesiyle arabalara doldurdular. Her şey son derece sessiz idi ve ancak göz gözü görecek kadar ışık vardı. Çocuklarından da 3 yaşındaki Abid efendi yanlarındaydı. “Öteki oğlumu da getirin” diyerek Ahmed Nureddin’i, oğlumu istiyorlardı. Lakin kapılar kapanmıştı ve biz de diğer odalardan birinde idik. Selânik’e gittiklerinde, ancak oradan bir şeyler satın alıp, çamaşır değiştirme imkânını bulabilmişler.
Çünkü adetleri o idi ki, kat’iyen aynı çamaşırı iki gün üst üste giymezlerdi. Her gün yıkanırlar ve yeni temiz çamaşır giyerlerdi. O zaman başlarında Fethi (Okyar) bey muhafız reisi idi. Bir gün İstanbul’a geleceği tutmuş. Sırf takılmak için bahçede oynayan Şehzade Abid efendiye, “İstanbul’a gidiyorum, sana ne alayım?” diye sormuş. Arap dadılar da etrafta, renkten renge giriyorlarmış. Çocuğa bir şeyler yapmasın, yanlış bir şey söylerse, böyle öğretiyorlar demesin diye, siyah renkleri neredeyse beyaz olacakmış zavallıların. Çocuk, hiç düşünmeden; “Kılınç isterim” demiş. “Peki ne yapacaksın onu?” diye sormuş. Şehzade Abid efendi: “Babamın düşmanlarını keseceğim” deyince Fethi bey “Yılan ın oğlu yılan olur” demiş.
Sırtındaki elbisesiyle apar topar Selânik’e sürüldükleri zeman Alâtini köşkünde şöyle bir rüyâ görmüşler: Bütün gökyüzü kana boyanmış, ortasında küçük bir mavilik. Hemen uyanmışlar. Etrafında olanlara “Yakında dünya umumî bir harbe girecek. Gökyüzünü kıpkırmızı gördüm. Ortasındaki küçük mavilik benim memleketim olsa gerektir” demiş ve ellerini açarak “Ya Rabbi, vatanımı ve milletimi sen koru” diye dua etmiştir.
Selânik’den Beylerbeyi’ne Sürgün
Sultan Hamid, 1912 yılında Balkan savaşının başlaması sebebiyle Selânik’den İstanbul’un Anadolu yakasında hemen Boğaziçi (Şehitler) Köprüsünün ayağının yanında bulunan Beylerbeyi sarayına geldiği zaman kimseyi yanına bırakmıyorlardı. Bir kere giden, orada kalırdı, bir daha dışarı çıkamazdı. Çocukları olan kadın efendiler, sırf çocuklarının tahsili ile meşgul olabilmek için gidemezlerdi. Daimi olarak yanlarında iki kadını vardı [Ayşe Müşfika ve Sâliha Nâciye kadın efendiler]. Sonraları kadın muhafızlar nezdinde ziyarete lütfen müsaade ettiler.
Lakin tepeden tırnağa kadar her tarafı ararlardı. Hele bir defasında kadın efendinin birisi iyice kızmış. “Saçımın başımın içinde ne arıyorsunuz? Dilimi ne yapacaksınız? Olanları anlatırım. Kesecekseniz, alın onu da kesin!” demiş. Allah rahmet eylesin. Cennetmekân vefatlarından iki üç gün önce bir ara Hamidiye câmiinin kürsü şeyhi için “Şerif Efendi nasıl?” diye sormuş. Sonra vefat edince, eskiden âdetti, sultanları Fâtih câmiinin kürsü şeyhi yıkardı. Fakat o da tesâdüfen o günlerde hastalanmış. Zaten çok sevdiği ve bir kaç gün önce ismini andığı Şerif efendiye haber vermişler. Ve Sultan Hamid’in cenâzesini yıkamak Şerif efendiye nasib olmuştu.
Abdülhamid, 1912’de İstanbul’daki Beylerbeyi Sarayı’na getirildi. 10 Şubat 1918’de İstanbul’da öldü. Mezarı, büyük babası için Divanyolu’nda yaptırılmış Sultan II. Mahmut Türbesi’nde bulunmaktadır.