Düzenli spor yapar fizigime kiyafetime saçıma özen gösteririm
kaynana
Her şey eşim vefat ettikten sonra başladı… Bir kızım var, evli. Eşimi kaybettikten sonra damadım, “Anne, yalnız kalmana gerek yok, bizimle kal,” dedi. Ama ben istemedim, evimde rahatım. “Bana dokunmayın,” dedim. Kızım fazla ısrar etmedi, beni tanıyordu, birlikte yaşamak istemeyeceğimi biliyordu. Tek başına yaşamanın zorluklarını anlayacak kadar olgundu ama benim de bir düzenim vardı. Alışkanlıklarımdan vazgeçmek istemiyordum.
İlk günler zor geçti. Ev, eşimden kalan hatıralarla doluydu; onun sesi, kokusu, varlığı her yerdeydi. Eşyalarına dokunmaya bile cesaret edemiyordum. Her gün aynı koltuğa oturup onunla geçirdiğimiz anıları düşünmek, bazen acı verse de bana bir tür teselli oluyordu. Yalnızlığın sessizliği beni bir yandan boğuyor, bir yandan da kendi içimde dinlenme fırsatı veriyordu.
Kızım sık sık arardı, nasıl olduğumu sorardı. Bazen gelir kahve içerdi benimle. Ama fazla ısrar etmezdi, bilirdi ki sınırlarım vardı. Onun kendi hayatı, kendi düzeni vardı. Benim de öyle. Tek başıma olmaya alıştıkça, aslında yalnızlığın sandığım kadar korkutucu olmadığını fark ettim. Her şey o kadar sessizdi ki bazen bu sessizlik bana huzur veriyordu.
Ama geceler zor olurdu. Sessizliğin en ağır bastığı zamanlar… Uyumakta zorlanır, uyandığımda yanımdaki boşluğu hissederdim. Zamanla bu boşluğa da alıştım, ama kolay olmadı. Yalnızlığın bazı güzellikleri de vardı. Kendime ayırdığım bu zamanlarda, eşimle geçirdiğim güzel günleri hatırlıyor, bazen gülümsüyor, bazen de ağlıyordum.
Bir gün, kızım yine ziyaretime geldi. Yüzünde bir endişe vardı. “Anne, sen iyi misin?” diye sordu. “İyiyim kızım,” dedim. Ama gözleri beni ele veriyordu. Aslında içimde bir boşluk vardı, ama bunu ona belli etmek istemedim. Beni merak ettiğini biliyordum, ama bu yolculuk benimdi. Herkesin kendi yalnızlığıyla başa çıkma şekli vardı. Benimki, zamanla bu yalnızlığı kabullenmek ve onunla yaşamayı öğrenmekti.
Zaman geçtikçe, hayatımın bu yeni düzenine alıştım. Kendi başıma markete gidiyor, bahçede vakit geçiriyor, kitap okuyordum. Hayatın ritmi değişmişti, ama durmamıştı. Kendime daha fazla vakit ayırmak, iç dünyamla barışmak için bir fırsat olarak görmeye başladım bu süreci.
Her gün biraz daha güçleniyordum. Yalnız yaşamak, zorluklarına rağmen bana yeni bir bakış açısı kazandırmıştı. Sessizlikle dost olmayı öğrenmiştim. Ve belki de en önemlisi, kendi başıma ayakta durabileceğimi fark etmiştim. Yalnızlık, insanın en derin korkularından biridir, ama aynı zamanda insanı en çok büyüten şeydir.