Miraç Hadisesi: Peygamberimiz (a.s.)ın Göklere Çıkarılışı ve Orada Bazı Peygamberlerle Karşılaşıp Selamlaşması
Fullafk.com – Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.)’in İsrâ ve Mirac hadisesi nübüvvetin onikinci yılında, Medine’ye hicretinden onsekiz ay veya onaltı ay veya ondört ay, ya da bir yıl önce vuku bulmuştur. Bunun; Hicretten sekiz ay önce, Recep ayında, Recep ayının yirmiyedinci gecesinde vuku bulduğu da rivayet edilir. Daha başka rivayetler de vardır. Haberimizde Peygamberimizin hangi peygamberle görüştüğü ve neler konuştuklarının detayları…
Peygamberimiz (a.s.)ın Göklere Çıkarılışı ve Orada Bazı Peygamberlerle Karşılaşıp Selamlaşması
Cebrail (a.s.), Peygamberimiz (a.s.)ı Beytü’l-Makdis’teki Sahra’nın [Sahre’nin] üzerine çıkardı. Peygamberimiz (a.s.), bakınca, orada, tabanı Sahra’da, tepesi semada, meleklerin inip çıktıkları, bakanların ondan daha güzel birşey görmedikleri bir Mirac’ın kurulu olduğunu gördü!
İbn İshak’ın (85-151 Hicrî), kendilerini herhangi bir kusurla kusurla yamayacağı kimselerin kendisine Ebu Saîd el-Hudrî’den rivayet ettiklerini açıklayarak bildirdiğine göre:
Peygamberimiz (a.s.) buyurmuştur ki:
- “Beytü’l-Makdis’te olanlardan boşaldıktan sonra, Mirac’a götürüldüm.
- Ben, şimdiye kadar, ondan daha güzel birşey görmedim.
- O, öyle birşeydir ki; ölünüz, ölüm anında gözlerini ona diker!
- Âdem oğullarının ruhları, göklere onun üzerinde çıkarılır!”
- Sahibim Cebrail beni kanadının üstüne koydu, ona yükseltti.
- Gök kapılarından, Hafaza diye anılan kapıya kadar çıkardı.”
Peygamberimiz (a.s.)ın, Sidretül-Müntehâya kadar, göklere yükselişi hep bu Miraç ile olmuştur.
Dünya semasına varılınca, Cebrail (a.s.), o göğün kapısını çaldı. Bekçisi olan meleğe:
“Aç!” dedi.
“Kimdir o?” “Kimsin sen?” denildi.[84]
Cebrail (a.s.):
“Cebrail’im!” dedi.
“Yanında kimse var mı?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Yanımda Muhammed ((a.s.)) var!” dedi.
“O (Miraç için), gönderildi mi?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Evet! Gönderildi” dedi.
Kapı açılıp dünya semasının üstüne çıktıkları zaman, orada oturan, sağında ve solunda birtakım karaltılar bulunan, sağına baktıkça gülen, soluna baktıkça da ağlayan bir zât ile karşılaşırlar.[86]
Cebrail (a.s.), Peygamberimiz (a.s.) a:
“Selam ver ona!” dedi.
Peygamberimiz (a.s.) selam verdi.
O da, Peygamberimiz (a.s.)ın selamına mukabele etti ve “Hoşgeldin, safa geldin salih peygamber! Salih oğlum!” dedi.
Peygamberimiz (a.s.), Cebrail (a.s.) a:
“Kim bu?” diye sordu.
Cebrail (a.s.):
“Bu, atan Âdem ((a.s.))’dır.[89] Sağındaki ve solundaki şu karaltılar da, onun soyundan gelen çocuklarının ruhlarıdır. Onlardan, sağında olanlar Cennetlik, solunda olan karaltılar da Cehennemliktirler! Sağına bakınca güler, soluna bakınca da ağlar!” dedi.
Sonra, ikinci kat göğe yükseldiler.
Cebrail (a.s.) o göğün kapısını çaldı. Bekçisine:
“Aç!” dedi.
“Kimdir o?” “Kimsin sen?” denildi.
Cebrail (a.s.):
“Cebrail’im!” dedi.
“Yanında kimse var mı?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Muhammed ((a.s.)) var!” dedi.
“O (Miraç için), gönderildi mi?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Evet!” deyince, göğün kapısı açıldı.[94]
İkinci semada, teyze oğulları olan İsa b. Meryem ve Yahya b. Zekeriyya (a.s.)larla karşılaştılar.
Cebrail (a.s.):
“Bunlar, Yahya ve İsa ((a.s.))’dır. Selam ver onlara!” dedi.
Peygamberimiz (a.s.) selam verdi.
Onlar da, Peygamberimiz (a.s.)ın selamına mukabele ettiler ve:
“Hoş geldin, safa geldin salih kardeş! Salih peygamber!” dediler. Ve hayır dua ettiler.
İsa (a.s.); orta boylu, hamamdan çıkmış gibi kırmızıya çalar ak benizli, düz saçlı ve yüzü çok benli idi.
Sonra, üçüncü kat göğe yükseldiler.
Cebrail (a.s.) göğün kapısını çaldı. Göğün bekçisine:
“Aç!” dedi.
“Sen kimsin?” denildi.
Cebrail (a.s.):
“Cebrail’im!” dedi.
“Yanında kim var?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Muhammed ((a.s.)) var!” dedi.
“O (Miraç için), gönderildi mi?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Gönderildi!” dedi.
Kapı açılınca, kendisine güzelliğin yarısı verilmiş olan Yusuf (a.s.)la karşılaştılar. Peygamberimiz (a.s.):
“Ey Cebrail! Kim bu?” diye sordu.
Cebrail (a.s.):
“Bu, senin kardeşin Yusuf b. Yakub ((a.s.))’dur! Selam ver ona!” dedi.
Peygamberimiz (a.s.) selam verdi.
O da, Peygamberimiz (a.s.)ın selamına mukabele ettikten sonra:
“Hoş geldin! Safa geldin! Salih kardeş! Salih peygamber!” dedi.
Sonra, dördüncü kat göğe yükseldiler.
Cebrail (a.s.) göğün kapısını çaldı.
“Sen kimsin?” denildi.
Cebrail (a.s.):
“Cebrail’im!” dedi.
“Yanında kimse var mı?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Muhammed ((a.s.)) var!” dedi.
“O (Miraç için), gönderildi mi?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Gönderildi!” dedi.
Göğün kapısı açılınca, İdris (a.s.)la karşılaştılar. [104]
Peygamberimiz (a.s.), Cebrail (a.s.) a:
“Kim bu?” diye sordu.
Cebrail (a.s.):
“Bu, İdris ((a.s.))’dır. Selam ver ona!” dedi.
Peygamberimiz (a.s.) selam verdi.
O da, Peygamberimiz (a.s.)ın selamına mukabele ettikten sonra, Peygamberimiz (a.s.)a:
“Hoşgeldin! Safa geldin! Salih kardeş! Salih peygamber!” dedi. Ve hayır dua etti.
Bundan sonra, beşinci kat göğe yükseldiler.
Cebrail (a.s.) göğün kapısını çaldı.
“Sen kimsin?” denildi.
Cebrail (a.s.):
“Cebrail’im!” dedi.
“Yanında kimse var mı?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Muhammed ((a.s.)) var!” dedi.
“O (Miraç için), gönderildi mi?” diye soruldu.
“Gönderildi!” cevabıyla mukabele edildi.
Göğün kapısı açılınca, orada Harun b. İmran ((a.s.))’la karşılaştılar. Kendisi, ak saçlı, gür ve ak sakallı idi. Son derece güzel yüzlü idi. Peygamberimiz (a.s.):
“Ey Cebrail! Kim bu?” diye sordu. Cebrail (a.s.):
“Bu, kavmi içinde sevdirilmiş Harun ((a.s.))’dır! Selam ver ona!” dedi. Peygamberimiz (a.s.) selam verdi.
O da, Peygamberimiz (a.s.)ın selamına mukabele ettikten sonra, Peygamberimiz (a.s.)a:
“Hoşgeldin! Safa geldin salih kardeş! Salih peygamber!” dedi.[109] Hayır dua etti.
Sonra, altıncı kat göğe yükseldiler.
Cebrail (a.s.) göğün kapısını çaldı.
“Sen kimsin?” denildi.
Cebrail (a.s.):
“Cebrail’im!” dedi.
“Yanında kimse var mı?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Muhammed ((a.s.)) var!” dedi.
“O (Miraç için), gönderildi mi?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Gönderildi!” dedi.
Göğün kapısı açılınca, orada Musa ((a.s.)) ile karşılaştılar. Musa (a.s.); uzun boylu, esmer tenli, yüksek burunlu, kulaklarına kadar uzanan düz saçlı , hafif etli idi.
Sanki, Şenue kabilesi erkeklerinden biri!
Peygamberimiz (a.s.):
“Ey Cebrail! Kim bu?” diye sordu.
Cebrail (a.s.):
“Bu, kardeşin Musa b. İmran ((a.s.))’dır! Selam ver ona!” dedi.
Peygamberimiz (a.s.) selam verdi.
O da, Peygamberimiz (a.s.)ın selamına mukabele ettikten sonra, Peygamberimiz (a.s.)a:
“Hoşgeldin! Safa geldin! Salih kardeş! Salih peygamberin Ümmî peygamber!” dedi. Ve hayır dua etti.
Sonra, yedinci kat göğe yükseldiler.
Cebrail (a.s.) göğün kapısını çaldı.
“Sen kimsin?” denildi.
Cebrail (a.s.):
“Cebrail’im!” dedi.
“Yanında kim var?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Muhammed ((a.s.)) var!” dedi.
“O (Miraç için), gönderildi mi?” diye soruldu.
Cebrail (a.s.):
“Gönderildi!” dedi.
Göğün kapısı açılınca, orada İbrahim (a.s.)la karşılaştılar ki, kendisi sırtını Beyt-i Mâmur’a dayanış,[120] Beyt-i Mamur’un kapısının önündeki bir kürsü üzerinde oturuyordu.
Beyt-i Mâmur’a her gün yetmiş bin melek girer, girenler de bir daha geri dönmezdin.
Peygamberimiz (a.s.), Cebrail (a.s.)a’a bunun ne olduğunu sordu.
Cebrail (a.s.):
“Bu, Beyt-i Mâmur’dur!” dedi.
İbrahim (a.s.) için de:
“Selam ver ona!” dedi.
Peygamberimiz (a.s.) selam verdi.
O da, Peygamberimiz (a.s.)ın selamına mukabele ettikten sonra, Peygamberimiz (a.s.)a:
“Hoşgeldin! Safa geldin! Salih oğlum! Salih peygamber!” dedi.
Kendisi, çok yaşlı, ulu ve heybetli bir zât idi.
Ona, soyundan gelen çocuklarından simaca en çok benzeyeni de, Peygamberimiz (a.s.)dı.
Peygamberimiz (a.s.), Cebrail (a.s.)a:
“Ey Cebrail! Kim bu?” diye sordu. Cebrail (a.s.) da:
“Bu, atan İbrahim (a.s.)dır!” dedi.
İbrahim (a.s.)ın, Cennete Çokça Fidan Dikmelerini Müslümanlara Tebliğ Etmesini
Peygamberimiz (a.s.)a Tavsiye Edişi
İbrahim (a.s.), Peygamberimiz (a.s.)a:
“Ümmetine[129] benden selam söyle!Onlara emret! Haber ver de, Cennete fidan dikmeyi çoğaltsınlar! Çünkü, Cennetin toprağı güzel, suyu tatlı arzı da geniş ve düzlüktür!” dedi.
Peygamberimiz (a.s.):
“Cennete dikilecek fidan nedir?” diye sordu.[138]
İbrahim (a.s.):
“Cennete dikilecek fidan ‘Sübhânallâhi velhamdülillâhi ve lâ ilahe illallâhu vallâhu ekber’dir” dedi.
Yani: “Allah her noksandan münezzehtir. Bütün övmeler, övülmeler Allah’a mahsustur. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur! Allah, en büyüktür! [139] Bütün güç, kuvvet, ancak Allah’ındır, Allah iledir!”
Son yorumlar